dae5. Prof. Dr. İsmail Parlatır* Türkiye Türkçesinin tarihi bildirime konu seçmem, aslında bir bakıma Türk Dil Kurumunda yürütmekte olduğumuz “Türkiye Türkçesi Sözlükleri Projesi”nin içinde yer alan çalışmaların bir alt bölümünü oluşturan “Türkiye Türkçesinin tarihi Sözlükleri” adlı alt projeyi tanıtmaktır. Bu projenin hedefi, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar yayımlanmış eski sözlüklerimizi buradaki iki dili sözlükleri kastetmiyoruz gün ışığına çıkarmak, onları orijinal metin yayını olarak bilim dünyasına sunmaktır. Ancak burada hemen şunu da vurgulayalım. Amaç sadece metin yayımı değil, bunları kullanılabilir, daha doğrusu yararlanılabilir bir biçimde yayına hazırlamaktır. Bunu gerçekleştirirken sözlükleri iki temel bölümde düzenlemeyi uygun bulduk. İlki yeni Türk alfabesine göre madde başlarını düzenlemek, ikincisi ise sözlüğün orijinal madde başlarını dizin olarak düzenlemek ve karşılarına okunuşlarını vermek. Böylece sözlükte yer alan varlıklarını hem kolayca okumak hem de yerlerini bulmak imkânı sağlanmış olacaktır. Ayrıca her sözlüğün sonuna “özel adlar dizini”. “arkaik kelimeler dizini” gibi değişik yararları içeren bölümlerin eklenmesi de uygun görülmüştür. Bu projede yer alan sözlüklere geçmeden önce Türkiye Türkçesinde, bir başka terimiyle Batı Türkçesinde yapılan sözlük çalışmalarını kısaca gözden geçirmek istiyorum. Bir anlamda ana çizgileriyle sözlükçülüğümüzün tarihî seyrini gözler önüne sermek istiyorum. Tarihi sözlüklerimiz denilince akla öncelikle “Divanü Lügati’t- Türk” geliyor. Divanü Lügati’t Türk yalnızca bir sözlük değil, Türkçenin zenginliğini işleyen folklorik bir kültür hazinesidir. Türkçenin Arap dili karşısında zengin bir dil olduğunu örneklemek amacını güttüğü için sözlük düzeninde de Arapçanın morfolojik yapısının izlerini görmek mümkün diyebiliriz. Kâşgarlı Mahmut, “en açık ve doğru dil –ancak bir dil bilip- Farslarla karışmayan ve yabancı ülkelere gidip gelmeyen kimselerin dilidir” diyor. Sözlüğün düzenlemesi konusunda da şunları söylüyor “ Ben bu kitabı hikmet, seci, atalar sözü, şiir, recez, nesir gibi şeylerle süsleyerek hece harfleri sırasınca tertip ettim” diyor ve kitabı sekiz bölümde topluyor Birincisi Hemze kitabıİkincisi Salim Kitabı İlletli harf olmayan kelimelerÜçüncüsü Muzaaf Kitabı Bir kelimede iki benzer harfe Kitabı İlk harfi İlletliBeşincisi Üçlüler KitabıAltıncısı Dörtlüler KitabıYedincisi Gunne Kitabı Genizden gelen harf bulunan kelimelerSekizincisi İlk Harekesiz Harfin Birleşmesi Kitabı Divanü Lügat’t-Türk’ten sonra ilk sözlük örneklerini Arapça ve Farsçadan çeviri yoluyla yapılmış denemeler olarak değerlendirmek gerekir. Şu eserler İlk akla geliverenler Ferişteoğlu Lügati- Ferişteoğlu AbdüllâtifLügat-i Şahidi- ŞahidîLügat-i Nimetullah- NimetullahCami’ü’l-Fürs-İbni KemalBahrü’l-Garaib-Lütfullah b. Yusuf HalimîMitahü’l-Lüga-Amasyalı Şeyh Mahmud b. Edhem Bu örnekler sonraki yüzyıllarda artarak devam edecektir. Üstelik İki dili sözlükler de yavaş yavaş görülmeye başlanacaktır. 19. yüzyılda baskı tekniklerinin gelişmesiyle sözlük türleri de artar. 1928 yılına kadar eski harflerle basılmış Türkçe sözlüklerin sayısının 250 civarında olduğu bu konuda yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bu sözlükler arasında bizim konumuz içine giren sözlük sayısı ne yazık ki fazla değil. İlki “Lehçetü’l-Lügat”; “Şeyhülislâm Esat efendi’nin hazırlamış olduğu “Lehçetü’l-Lügat”tır. En gelişmiş olan da “Kamus-i Türkî”dir Kamus-i Türki’ye gelince “Türk” adını taşıyan bu ilk sözlüğümüz 20. yüzyılın başında yayımlanıyor. “Ön söz”ü ise ayrı bir değer taşıyor. Hem Türkçe, hem Türkçenin kolları, hem de sözlük anlayışı bakımından. Bu konuda Şemsettin Sami, sözlüğe girmesi gereken kelimeler konusunda şunları söylüyor “En garibi şurası ki havi oldukları kelimelerin yüzde sekseni asla lisanımızda kullanılmayan ve kullanılmasına da ihtiyaç olmayan lügat kitaplarına “Lügat-i Osmaniye” namı verilmiştir de sırf Türkçe kelimelerin zapt ve tefsiri “malûm-ı i’lâm” kabilinden addedilerek lüzumsuz ve faidesiz addolunmuştur… Lisanımız için tertip olunacak kamus bu lisanda müstamel, gerek Türkiü’l-Asl ve gerek Elsine-i Saireden mehuz kelimat ve ıstılahatın cümlesini cami ve lisanımızda müstamel olmayan kelimelerden arî olmalıdır.” Şemsettin sami, sözlüğüne verdiği Kamus-i Türkî kadını ise şöyle tartışıyor Bizce müstamel Lügat-i Arabiye ve Farsiyeyi cami olduğu hâlde, bu kitabın Kamus-i Türkî namıyla tesniyesine belki itiraz edenler bulunur. Lâkin lisanımız lisan-ı Türkidir. Bu lisana mahsus lügat kitabına dahi başka isim düşünmek abestir.” Burada Şemsettin Sami’nin “Türk” sözünü ısrarla kullanmasına dikkatiniziçekmek istiyorum. Gene Türk adını kullanan Hüseyin Kâzım Kadri’nin 4 ciltlik Türk Lügati de burada adının anılması gereken önemli bir eser. Onun ayrıcalığı lehçeler arası ve ansiklopedik, hatta folklorik özellik taşıması. Yüzyılın başında adı anılması gereken önemli sözlüklerimiz de gelişi Ali Nazima-Reşat faikın hazırladığı Mükemmel Osmanlı Lügati 1901; İbrahim Cudi’nin Lügat-i Cudi 1916 si; Mehmet Salahî’nin Kamus-i Osmani 1895-1904 si ilk akla geliveren eserlerdir. Adından çok söz ettiren, fakat yayın hayatına bir türlü çıkma fırsatı bulamayan Veled Çelebi Sözlüğü’nün de varlığını dile getirelim. Türk dil Kurumunun kuruluşundan sonra ve bu Kurumun aslî görevleri arasında yer alan Türkçe Sözlük hazırlama görevini üstlenmesi ile 1944 yılında ilk baskısını yaparak bu görevini yerine getirmeye başlaması ile buraya kadar adını andığımız sözlükler, artık literatüre “tarihi sözlükler” olarak geçecektir. İşte bu proje çerçevesinde yayına hazırlanmak üzere tespit edilen ve ısmarlanan tarihi sözlüklerimiz şunlardır Basılan en eski sözlük, İlk matbu eserlerimiz arasında da adı geçen Vankulu Lügati’dir. Ebu Nasır İsmail bin Hammat el- Cevheri’den “Tercüme-i Sıhah-i Cevheri” adıyla dilimize aktaran Mehmet bin Mustafa el- Vanî’ Vanlı olmasından dolayı eser kısaca Vankulu Lügati olarak anıla gelmiştir. Yayımlanış tarihi ise Darü’l-Tıbaati’l-Mamure’de 1111/1729’da ikinci baskısı 1170/1756; üçüncü baskısı 1217/1802 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bundan sonraki eserleri şöyle sıralayabiliriz 1. Lehçetü’l-Lügat Şeyhülislâm Esat efendi’nin bu eseri 1844’te yayımlanmıştır. Bu sözlük Doç. Dr. Ahmet KIRKILIÇ tarafından yayıma hazırlanmış Kitab-ı Müntehabat-ı Lügat-i Osmaniye Halil adlı bir zata ait bu eser 1852’de yayımlanmış sonradan birçok baskısı yapılmıştır. Bu sözlük William Redhouse’un eseri olarak gösterilmektedir.3. Lügat-iKamus Ahmet Lütfi Efendi tarafından hazırlanmış ve 1870 yılında Zübdetü’l-Lügat Hüseyin Remzi’nin 1871’de hazırladığı bu eser, sonradan Lügat-i Remzi 1888 ve Ünsü’l-Lügat 1890 adı altında iki ayrı baskı olarak da Lehçe-i Osmanî Ahmed Vefik Paşa’nın bu eseri 1876’da Mir’atü’l-Lügat 1877’de Mehmet Rıfat tarafından Lügat-i Ebuzziya Ebuzziya Tevfik Bey esri 1890’da Lügat-i Şemsettin1891’de Lügat-i Naci Muallim naci’nin 1891’de hazırlamaya başladığı ve Müstecabizade İsmet’in tamamladığı bu eser çok Kamus-ı Osmanî Mehmet Salahi’nin 1896’da başlayıp 1904’te tamamladığı bu eser 4 Kamus-ı Türkî Şemsettin Sami’nin hazırladığı bu eser 1901’de Mükemmel Osmanlı Lügati Ali Nazima ve Reşat tarafından hazırlanmış ve 1902’de Resimli Kamus-i Osmanî Ali Seydi 1909’da Lügat-i Cudi 1916’da Büyük Türk Lügati İlk iki cildi 1927’de eski harflerle, son iki cildi yeni harflerle Velet Çelebi Sözlüğü El yazması olarak 10 ciltte eser Türk Dil Kurumu Kütüphanesindedir. Bunların dışında Ahmet asım efendi’nin Burhan-ı Katı 1797 ve Kamusü’l-Muhit 1814-17 adlı iki eseri ile Ahteri Mustafa Şemsettin’in Ahteri-yi Kebir 1826’ini de bu proje çerçevesinde iki dilli sözlükler gibi görünürlerse de çeviricilerinin kattıkları ve dilimize getirdiği yeni değerler bakımından ayrı bir önem kazanmışlardır. Özet olarak şunu vurgulamak dilinin ve Türkiye Türkçesinin zengin dil malzemesi olarak dil tarihimizde yerini almış bulunan bu tarihi sözlüklerimizi günümüz Türkçesine aktarmak ve onları kullanılabilir hâle getirmek, hem bugün için artık kendilerinden istifade etmenin âdeta imkânsız bulunduğu bu sözlükleri ortaya çıkarıp araştırıcıların ve aydınların hizmetine sunmayı milli bir görev olarak nitelemek hem de Türkiye Türkçesinin söz varlığını ortaya koymada önemli bir hedef ve zaruri bir çalışma olarak değerlendirmek gerekir inancında olduğumuzu vurgulamak isterim. Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi. Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi. Ankara. TÜRKİYE. e-kaynak
Atasözleri Sözlüğü Deyimler Sözlüğü Edebiyat Terimleri Sözlüğü Tiyatro Terimleri Sözlüğü Sözlük, dilin kelime hazinesini derleyip bir arada toplayan temel kitaptır. Bu temel kitapta, yazı ve konuşma dilinde geçen -özel adlardan başka- bütün kelimeler yer alır. Sözlük bir ahlak kitabı olmadığına göre, hiçbir kelime kötü ve çirkin diye atılmaz. Kelimelerin tanımları yapılır, okunuşları, yazılışları, belirtilmek istenilen anlama göre söylenişteki vurguları gösterilir. Uzak ve yakın, gerçek ve mecaz bütün anlamları örnekleriyle anlatılır. Gerekirse kökenleri açıklanır. Dilbilgisiyle ilgili çeşitli hâlleri ve türeyişleri belirtilir. Sözlük, yalnız dilin kelime hazinesini toplamakla kalmaz; dili korur, onu bozulup yozlaşmaktan kurtarır. Bu özellikleriyle bir bakıma dilbilgisiyle birlikte, dilin anayasası denilebilecek üstün bir değer taşır. Bu denli önemli olan Türkçe bir sözlükten, yakın zamanlara dek yoksun kalışımız çok üzücüdür. İlk kez Tanzimat Devri’nde göze çarpan bu eksiklik, yazarlar ve düşünürler arasında uzun tartışma-lara yol açtı. Dilin kelimelerini kapsayacak bir sözlüğe ve kurallarını toplayacak bir dilbilgisi kitabına olan ihtiyacımız uzun uzun belirtildi. Ama böyle bir girişime başlayacak kimse çıkmadı; bütün dilekler sözde kaldı. Peki, bizim Türkçe sözlüklerimiz yok muydu? Yoktu. Eldeki sözlükler, “Türkçe, Arapça ve Farsçadan mürekkep” Osmanlıcanın sözlükleriydi. Türkçü ve Türkçeci olan Vefik Paşa bile, hazırladığı sözlüğe Lehçe-i Osmanî adını vermek eğiliminden kendini kurtaramamıştı. Sonunda Türkçeci olan Şemsettin Sami, konuşma ve yazı dilimizde geçen kelimeleri toplayarak, Arapça ve Farsça ağır kelimeleri atıp, Türkçe kelimelere daha çok önem vererek sözlüğünü hazırladı ve buna hiç duraksamadan Kamus-ı Türkî adını verdi. Oysa, Türk dilinin ilk gelişme çağlarından başlayarak ortaya konulan eserlerimizi gözden geçirecek olursak, dinî eserlerden sonra sözlüklerin büyük bir yer tuttuğunu görürüz. Kaşgarlı Mahmutun Divanü Lügati’t-Türkü Araplara Türk dilini öğretmek üzere kaleme alınmış Arapça bir sözlüktür; kapsadığı özellikler ve açıklamalarla bugün de değerini korumaktadır. Harezm bölgesinde Mehmet b. Kays’ın Tibyânül-Lugâtı’t Türkî alâ Lisani’l-Kanklı adıyla meydana getirdiği sözlük, bu konuda atılmış bir adımdır. Bu da elimize geçmemiştir. Mısır ve Suriye bölgelerinde, Memluklar devrinde kaleme alınmış sözlükler de büyük bir önem taşır. Bunları bir yana bıraksak bile XIII. yüzyıldan sonra Anadolu’da kaleme alınmış olan sözlükler büyük bir çabanın ürünüdür. Bizde, ilk sözlük, XIII. yüzyılda, Mehmet b. Mustafa b. Zekeriyya, b. Hoca Hasanı Fahrettin Salgurî’nin d. Selçuklular devrinde Türk dilinin başlıca kurallarını ve kelimelerini kaside hâlinde toplayan eserdir. … Ne yazık ki bu ilk ve önemli eser meydanda yoktur. Türkçede İlk Sözlükler asıl XIV-XVI. yüzyıllar arasında görülür. Ancak bu sözlükler “Arapça-Türkçe”, Farsça-Türkçe” ya da bunların karışımıdır. İlk zamanlar için bu çok doğaldır, İslam uygarlığı çerçevesi içinde dilimize giren yabancı kelimelerin Türkçe karşılıklarını gösteren böyle sözlüklerin hazırlanması gerekli idi. Ama yine gerekirdi ki salt Türkçe kelimeler de toplanmış, unutulup gitmekten korunmuş olsun. İşte gerekli görülmediği için bu yapılmadı. Yapılması düşünülmediği için de yığınlarla Türkçe kelimeler ve deyimler unutulup gitti. Bundan ötürü de dilimiz kısırlaştı. Arapçadan Türkçeye aktarılan sözlüklerin son ürünleri arasında bugün elimiz altında bulunan Ahterî Mustafa’nın Ahterî-i Kebir, Mütercim Asım’ın Arapçadan Türkçeye Kamus çevirisi ile, Farsçadan Türkçeye Burhan-ı Kaat’ı en önemlileridir. Hâlâ baş vurduğumuz değerli kaynaklarıdır. Tanzimat edebiyatı döneminden sonra, Osmanlıca deyiminin yayıldığı çağda sözlükler, Türkçe, Arapça ve Farsça kelimeleri kapsadığı için “Lûgat-ı Osmaniyye” adını almaya başladı. Vefik Paşa’nın bir cildi Türkçe, öteki cildi Osmanlıca kelimeleri kapsayan Lehçe-i Osmanî’si, Muallim Naci’nin Lugat-ı Naci’si, Mehmet Salahaddin’in Kamus-ı Osmanî’si elde bulunan sözlüklerin en yararlılarıdır. Yalnız daha önceleri hazırlanmış olan Şeyhülislam Esat Efendi’nin Lehçetü’l-Lugât’ı “lisan-ı Türkî’de müsta’mel mastar ve isimler huruf-ı hecâ üzre tertip, sonra Arapça ve Farsça maanisini tefsir” eder. Bu, öteki sözlüklerden farklıdır. Kapsadığı Türkçe kelimeler yetersiz de olsa bu alandaki çabayı göstermesi bakımından ilginçtir. Bizde hazırlanan sözlüklerin hepsi, dilden çok edebiyat göz önünde tutularak tertiplenmiş, tanım fikri henüz gelişmemiştir. Onun içindir ki dil bakımından yetersiz sayılır. Muhtaç olduğumuz çeşitli sözlüklerin başlıcaları Konuşma ve yazı dilimizdeki kelimeleri kapsayan Türkçe sözlük, dilimizin kelime hazinesini kapsayan tarama ve derleme sözlükleri, terimler sözlükleri, deyimler sözlüğü, mecazlar sözlüğü, yakın ya da eş anlamlı kelimeler sözlüğü, edebiyat sözlüğü, kafiye sözlüğü, argo sözlüğü, bilim ve sanat dallarının sözlükleri, etimoloji sözlüğü yer alır. Bunlardan halk ağzından derlenen ve kitaplardan taranan Tanıklarıyla Tarama ve Halk Ağzından Söz Derleme sözlükleri Dil Kurumu Derleme ve Tarama Kolunca; çeşitli bilim dallarıyla ilgili terim sözlükleri, Terim kolunca, ilgili bilim adamlarına ısmarlanıp hazırlatılmakta ve yayımlanmaktadır. Öteki sözlüklerin çoğu Dil Kurumunca ya da Kurum görevlilerince hazırlanmıştır ve hazırlanmaktadır. Bir de Türkiye Türkçesinin Tarihsel Sözlüğü vardır ki onun da son zamanlarda Kurumca hazırlığına başlanmıştır. … Yukarıdaki metin, Agâh Sırrı Levend’in Türk Dili dergisinde 1965-1973 yılları arasında yayımladığı yazılarından bir kısmını topladığı “Dil Üstüne” isimli kitabında bulunmaktadır. Agâh Sırrı Levend kaleme aldığı bu yazısında sözlükçülüğümüz ve Türkçenin önemli sözlükleri üzerinde durmuş, TDK’nin sözlük çalışmaları hakkında bilgi vermiştir. Bir dilin bütün veya belli bir çağda kullanılmış kelime ve deyimlerini alfabe sırasına göre tanımlayan, açıklayan, başka dillerdeki karşılıklarını veren eserlere sözlük denir. Sözlüklerin en önemli özelliği temel başvuru kitapları arasında yer almasıdır. Sözlükler hazırlanış amaçları ve taşıdıkları nitelikleri bakımından çok çeşitlidir. Sözlüklerin ortaya çıkışı yabancı dil öğrenme ihtiyacıyla ortaya çıkmıştır. Dünyada ilk sözlük nerede hazırlandığı, hangi dili temel aldığı konusunda bilgimiz yoktur. Ancak bugünkilere benzer ilk sözlük olarak Aristophanes’in Aristofanes yaklaşık olarak MÖ V-IV. yüzyılda yazdığı, Yunancada seyrek kullanılan ve açıklaması güç kimi kelimeleri bir araya getirdiği eseri kabul edilir. Türkçenin ilk sözlüğü ise Kâşgarlı Mahmut’un Türkçenin Arap dili karşısında zengin bir dil olduğunu göstermek amacıyla hazırladığı Dîvânu Lugâti’t-Türk’tür. Kâşgarlı Mahmut, Türk topluluklarının ağız özelliklerini hem ses hem de söz varlığı bakımından ayrıntılı biçimde ele almıştır. Bu nedenle eserine “Türk Lehçeleri Sözlüğü” adını vermiştir. Çağdaş sözlük biliminde bugün de uygulanan bir yöntemle tanımladığı hemen her sözün içinde geçtiği örnek cümleleri, şiirleri, atasözleri ve deyimleri vermeye özen göstermiştir. Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte Arapça ve Farsçadan çeviri yoluyla birtakım sözlükler hazırlanmıştır. Sonraki yüzyıllarda bu tür sözlüklerin sayısı artmıştır. İki dilli sözlükler de yavaş yavaş görülmeye başlanmıştır. 19. yüzyılda baskı tekniklerinin gelişmesiyle sözlük türleri çeşitlenmiştir. Türkçe sözlükler üzerine yapılan çalışmalara göre 1928 yılına kadar eski harflerle basılmış Türkçe sözlüklerin sayısının 250 civarındadır. Vankulu Lügati, basılan en eski sözlüğümüzdür. Basılan diğer sözlükler arasında en önemlileri Ahmet Vefik Paşa’nın “Lehçe-i Osmânî”si ile Şemsettin Sami’nin “Kamus-i Türkî”sidir. Ahmet Vefik Paşa Arapça, Farsça, Türkçe kelimelere yer verdiği sözlüğünde Türkçe için “Osmânî” adını kullanır. Şemsettin Sami ise yirminci yüzyılın başında hazırladığı “Kamus-i Türkî”nin ön sözünde Türkçenin söz varlığını ortaya koyduğunu, dilimizin Türkçe olduğunu belirtir. Cumhuriyet Dönemi’nde sözlükçülük alanında Mustafa Kemal Atatürk’ün gayretleriyle önemli gelişmeler kaydedilir. Türk dili konusundaki çalışmaları resmî ve bilimsel çerçevede yürütmek amacıyla kurulan Türk Dil Kurumunun asli görevlerinden biri de Türkçe sözlük hazırlamak olarak belirlenir. Bu amaçla ilk baskısı 1943 yılında yapılan ve birçok dilcimizin emeğiyle hazırlanan “Türkçe Sözlük” Türkiye Türkçesinin en önemli sözlüklerinden biridir. “Türkçe Sözlük”ün 11. baskısı 2011 yılı içinde yayımlanmıştır. Aynı zamanda Genel Ağ ortamında sürekli güncellenmektedir. TDK “Türkçe Sözlük” dışında derleme, tarama, terim, öteki Türk lehçeleri, eski lehçeler vb. konularda sözlükler yayımlamıştır. Yurdumuzun türlü bölgelerinde halk ağzından derlenmiş olan Türkçe veya Türkçeleşmiş sözlerin bulunduğu “Derleme Sözlüğü” ile Türkiye Türkçesinin tarihsel söz varlığını ele alan “Tarama Sözlüğü” önemli sözlüklerimizdendir. Bu sözlükler bugün TDK tarafından Genel Ağ sitesinde paylaşılmaktadır. Günümüzde TDK dışında çeşitli kurumlar ve kişilerce yayımlanmış Türkçe sözlükler, Osmanlıca-Türkçe sözlükler, terim sözlükleri, Anadolu ağızlarına ait sözlükler gibi eserler de vardır. Türk Dilinin Gelişimi ve Yapısı Yazma Çalışmaları » Alt KategorilerPDF
BAŞLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE TÜRKÇE SÖZLÜKLER Türk dünyasında sözlükçülük geleneği oldukça eskidir. Kaşgarlı Mahmut’un hazırladığı Divanü Lügati’t-Türk 1072-1074 adlı eser, Türkçenin ilk sözlüğüdür. Bu sözlüğün hazırlanış amacı Araplara Türkçeyi öğretmektir. Kaşgarlı Mahmut bu sözlükte 7500 kelimeyi şiir, atasözü gibi örneklerle açıklamıştır. Bu sözlük, ayrıca birçok bilim dalına kaynaklık etmesi açısından da çok değerlidir. Zemahşerî’nin 12. yüzyılda hazırladığı Mukaddimetü’l Edep ise Arapça, Farsça, Türkçe ve Moğolca biçiminde düzenlenmiş bir sözlüktür. Bu sözlük, uzun yıllar medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Hristiyan din adamlarına Kıpçakçayı öğretmek için 14. yüzyılda İtalyanlar ve Almanlar tarafından hazırlanan Codex Cumanicus Kodeks Kumanikus da Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak Türklerinin Kumanlar halk ağzından derlenmiş iki bölümlük bir eserdir. Eserin adı Latincedir ve Kuman Kitabı anlamına gelir. Gramer örneklerini, Türkçe, Latince kelimeleri ve metinleri içeren bir çalışmadır. Ali Şir Nevaî’nin 15. yüzyılda yazdığı Muhakemetü’l-Lügateyn adlı eseri de Türkçe ve Farsçayı karşılaştıran bir eserdir. Bir çeşit dil bilgisi kitabı olan bu eser, Türk dili hakkındaki görüşleri ve Türk kültürü hakkında bilgiler içermesi bakımından önemlidir. Yazar, Türkçenin gücünü ortaya koymaya çalışırken Türklerin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşantısı içinde geçen pek çok terim ve kelimeyi kullanmış, açıklamıştır. Eser bu yönüyle de bir sözlük olarak kabul edilmektedir. OsmanlIda basımevlerinin oluşumundan önceki sözlüklerin tümü Arap sözlükçülüğünden yararlanılarak hazırlanmıştır. Bu sözlükler Arapça ve Farsça kelimelerin karşılıklarını vermektedir. Bu sözlüklerden en ünlüsü 16. yüzyılın bilginlerinden Vankulu Mehmet Efendi’nin kendi adıyla anılan Kitab-ı Lügat-ı Vankulu adlı çeviri sözlüğüdür. Bu sözlük, kırk bini aşkın maddeyi içeren Arapça-Türkçe bir sözlüktür. OsmanlIda manzum sözlükler de hazırlanmıştır. Sümbülzade Vehbi’nin Tuhfe-i Vehbi adlı eseri, Farsçadan Türkçeye yazılmış manzum bir sözlüktür. 18. yüzyılda Tebrizli Hüseyin Bin Halefi’nin Burhan-ı Katı adlı sözlüğünü Mütercim Asım, Tercüme-i Burhan-ı Katı adı ile çevirmiştir. Bu sözlük, kendi döneminin ihtiyacını karşılamıştır. Mütercim Asım, bu dönemde başka sözlükler de düzelterek çevirmiş, kültürümüze ve dilimize değerli katkılarda bulunmuştur. Ülkemizde matbaanın gelişimiyle birlikte sözlük çalışmaları da hız kazanmıştır. Bu dönemde hazırlanan sözlüklerin çoğu, Osmanlı Türkçesinin söz varlığını ortaya koyan çalışmalardır. Ahmet 1876’da iki ciltten oluşan Lehçe-i Osmanî’ı hazırlamıştır. Dönemin Türkçesi bu sözlükte, Arap alfabe sistemi ile örnek cümleler verilerek ortaya konmuştur. Türkçe kelimelere yer verdiğinden kendinden sonra hazırlanacak eserlerin öncüsü olması da bu sözlüğün önemli bir yönüdür. 1890’da ise Muallim Naci, Lügat-i Naci adlı Osmanlıca bir sözlük hazırlamıştır. Bu sözlükte Osmanlıcadaki Arapça ve Farsça kelimelerin karşılıkları verilmiştir. Bu dönemin başarılı diğer bir sözlüğü ise 1899’da Şemsettin Sami tarafından hazırlanan Kamus-ı Türkî’dir. Bu sözlükte Şemsettin Sami’nin bazı maddelerde yabancı kelimelerin yerine Türkçelerinin kullanılması gerektiğini önermesi, oldukça önemlidir. Birçok bilim insanı tarafından Türkçe sözlükler de hazırlanmıştır. Ünlü Türkolog Friedrich Wilhelm Radioff’un Firedrik Vıihem Radiof adıyla bilinen Radloff Lügati 1893’te yazılmaya başlanmış ve 1911’de bitirilmiş, dört ciltlik bir sözlüktür. Bu sözlük, yaklaşık kırk lehçe ve ağızdan toplanmış dil malzemelerini içeren bir çalışmadır. İngiliz bilim insanı Sir James William Redhouse Ceyms Vılyım Redhaus tarafından 1891 ’de hazırlanan Redhouse Sözlüğü de Türkçeden İngilizceye yazılmış bir sözlüktür. Cumhuriyet’in ilanı ile birçok alanda olduğu gibi sözlükçülük alanında da önemli atılımlar gerçekleştirilmiştir. 1928’de Harf Devrimi’ne ve Batılı düşünce sistemine yönelinmesi ile Türkçenin iyi bir sözlüğe olan gereksinimin farkına varılarak çalışmalara başlanmıştır. Türkçenin sınırlarını çizmek, söz varlığını saptamak, Türkçede karşılığı olan yabancı kelimelerin yerine Türkçelerinin kullanılmasına katkıda bulunmak, bir yazım birliği sağlamak gibi amaçlarla 1928’de Dil Encümeni kurulmuştur. 1930 yılında hazırlanan Yeni Türk Lügati adlı sözlük, bu ihtiyaçları karşılamaya çalışmıştır. Latin harfleri alfabesine göre hazırlanan bu sözlükte kelime, tanımlarıyla birlikte yer almaktadır. Türk dili konusundaki çalışmaları resmî ve bilimsel çerçevede yürütmek amacıyla adı 1932 yılında Türk Dil Kurumu olarak değiştirilen Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmuş, bu oluşum sözlük hazırlama işini de üstlenmiştir. TDK’nin sürekli geliştirdiği Türkçe Sözlük, birçok ihtiyacı karşılar duruma gelmiştir. TDK’nin dışında birçok özel kuruluş ve araştırmacı da Türkçe sözlükler hazırlamıştır. TDK, Türkçenin söz varlığını saptamak amacıyla derleme, tarama, terim, öteki Türk lehçeleri, eski lehçeler gibi birçok alanda sözlükler hazırlamıştır. Sekiz ciltten oluşan Tarama Sözlüğü 1963-1977, on sekiz ciltten oluşan Derleme Sözlüğü 1963-1982, Ahmet Caferoğlu’nun Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü gibi eserler, bunlara örnek verilebilir. Günümüzde TDK; Güncel Türkçe Sözlük, Sesli Türkçe Sözlük, Büyük Türkçe Sözlük, Kişi Adları Sözlüğü, Türk Lehçeleri Sözlüğü, Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü, Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğü, Derleme Sözlüğü Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Tarama Sözlüğü, Yazım Kılavuzu gibi birçok sözlük hazırlamıştır. Bu sözlükler aynı zamanda Genel Ağ ortamında da kullanıcıların hizmetine ve önerilerine sunulmuştur. Bu sözlükler, öneriler ve yeni çalışmalar neticeTDK’nin Sözlüğü Codex Cumanicus Kamus-i Türkî Divanü Lügati’t-Türk sinde sürekli güncellenmektedir.
Mehmet Bedri Gültekin arkadaşımın Kürtçe Eğitim Sorunu başlıklı kitabını yeniden okurken aklıma geldi Acaba dillerin ilk sözlükleri hangi tarihlerde yazılmıştır. Sözlüklerin zamandizini, bir tür uygarlık tarihi özeti Akalın arkadaşımdan rica ettim, İstanbul Üniversitesi’nde yıllarca İngilizce öğretti, beni Bursalı’dan da Almanca sözlüklerin tarihçesini istedim, sağolsun köşesinde yazdı Cumhuriyet, 13 Ağustos 2012.Her iki arkadaşıma teşekkür ediyorum. Bendeki bilgileri de ekleyince, sözlüklerin zamandizini SÜMERCE-AKADCA MÖ 2300 Dünyanın bilinen ilk sözlüğü çivi yazısıyla ve Hüseyin Haydar’ın Doğu Tabletleri gibi tabletlerin üzerine yazılmış. Bugün Beşar Esat’ın yönettiği uygarlık ülkesi Suriye’de Ebla’da bulunmuş. Uygarlığın Sümerlerle başlaması gibi sözcüklerin tarihi de Asya kökenli Sümerler ve Batı Asya’lı Akadlarla SÜMERCE-BABİLCE MÖ 2000’ler Bitişgen dil olan Sümerce ile Akadca gibi Sami dili olan Babilce arasındaki eşanlamlar verilmiş. Yine tabletlere yazılmış ve yine Asya dilinden Asya ÇİNCE MÖ 9. ve 3. yy MÖ 9. yüzyılda Chou Hanedanı döneminde yapılmış olan Sichoupian adındaki sözlük, Çin kaligrafisini gösteriyor ve ilk Çince sözlük diye anılıyor. Ancak çağdaş bilimdeki sözlük tanımına uyan ilk eser, MÖ 3. yüzyılda ve Erye diye anılıyor. Çinceden Çinceye anlamları GREKÇE MÖ 4. yy ve MS 1. yy Ros’lu Filitas, Homeros’ta ve diğer Yunan klasiklerinde geçen az bilinen sözcükleri ve bazı yerel deyimleri Ataktei Glossai adı altında toplamış ve açıklamış. Ancak Grekçe eşanlamlar sözlüğünü ilk kez yapan Sofist Apollonius. Tarih MS 1. SANSKRİTÇE MS 4. yy Amara Sinha, Sanskritçe ilk sözlüğü Amarakosa adıyla yazmış. Nazım biçimde 10 bin sözcük ARAPÇA 8-14. yy Araplar Kur’an ve Hadislerdeki sözcükler için ilk harfe göre, genel sözlükleri ise son sese, yani uyağa kafiye göre düzenlenmişler. Lisan-el-Arap, El-Kamus-İl Muhit gibi sözlükler 8. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar JAPONCA 7. ve 9. yy İlk Japonca sözlük MS 682’de Çin karakterleriyle yazılmış, ancak bizim ilk Türkçe sözlük gibi, o da kayıp. Günümüze ulaşan ilk Japonca sözlük Tenrei Banşo Meigi, 835 yılında yazılmış. Çince eşanlamlar TÜRKÇE 8, 11 ve 14. yy İlk Türkçe sözlüğün Çince adını biliyoruz Tu-Küe-Yü. Yani Tu-Küe dili Türk dili. Bu Türkçe sözlüğün izine 9. yüzyılda Japonya’da rastlamışlar. Çin Hanedan kayıtlarını derleyen Liu Mai Tsai’in verdiği bilgiye göre, bu sözlüğün bir kopyası Japonya’ya götürülmüş ve 9. yüzyıl sonunda yabancı dil sözlükler katalogunda yer alıyor. Türk dili sözlüğünün ne yazık ki kendisi kayıp, ancak sözlükten yapılan alıntının bulunduğu bir katalog var Liu Mai Tsai, Die chinesische Nachrichten zur Geschichte der Ostturken, 1-2, Wiesbaden 1958. çevirisini dostum Ahsen Batur Selenge Yayınlarından yayınladı Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri, çev. E. Kayaoğlu-D. Banoğlu, İstanbul 2006, yazılma tarihine gelince, kanımca 8. yüzyıldan geç olamaz. Çünkü Çinliler Tu-Küe Tucya sözcüğünü Göktürkler için kullanıyorlardı. Bilindiği gibi Tokuz Oguz /Uygur ve Karluk ittifakı Göktürk hâkimiyetine 742 yılında son verdi. Tu-Küe-Yü başlıklı bu sözlüğün, 742 sonrasındaki Uygur döneminde değil, daha öncesinde yazılmış olması adı ve alıntısı bulunan bu Türk Dili Sözlüğü’nün bir gün bulunması ne büyük mutluluk anda elimizde olan ilk Türk dili sözlüğü, bilindiği gibi, Kaşgarlı Mahmut’un 1074 yılında tamamladığı Divan-ı Lugat-it Türk’tür. Kaşgarlı Mahmut, bu dev eserinde Türkçe sözlük ve kavramların Arapça karşılıklarını açıklar ve Türk dilinin yapısı üzerine bilimsel saptamalarda bulunur. Kaşgarlı’nın Lugat’ı yer yer ansiklopedi özellikleri de taşır. 11. yüzyıl için olağanüstü bir eserdir. Türk Dil Kurumu Besim Atalay’ın çevirisiyle 4 cilt basmıştır Ankara 1941. Kabalcı Yayınevi de yayımladı. Divan-i Lugat-it Türk, her evde bulunmalıdır. Gelinlerin ve damatların çeyizlerine konmalıdır. Dünya uygarlığının büyük eserlerinden Mahmut’un Lugatinden sonraki Türkçe sözlük, Codex Cumanicus’tur. 1304 yılında yazılmıştır. Türkçe sözcüklerin Latince karşılıklarını verir ve sözcüğün kullanıldığı örnek Türkçe cümlelere de yer verir. Örneğin Köngül gönül sözcüğüyle ilgili olarak verilen 18 örnekten biri şöyle “Köngül közi bile bak-” Bugünkü Türkçemizle Gönül gözü ile bakmak K. Görnbech, Komanisches Wörterbuch,-Türkisches Wortindex zu Codex Cumanicus-, Kobenhavn 1942. Türkçe basım Kuman Lehçesi Sözlüğü, çev. Prof. Dr. Kemal Aytaç, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1992, Türkçesi üzerine sözlük özellikleri taşıyan Kölemen hükümdarlığı zamanında, 15. yüzyılda yazılmış başka eserler de var. Kuman/Kıpçaklar, kendilerine Türk, Anadolu’daki Selçuklu ve Osmanlıya ise Türken diyorlardı ve asıl Türkçenin kendi dilleri olduğunu SEKİZİN SONRASIİlk sekizin içinde Grekçe Eski Yunanca dışında yalnız Asya dillerini görüyoruz. Asya’nın bitişgen dillerinden olan Sümerce, Sami dillerinden Akadca ve Babilce, Çince, Grekçe, Sanskritçe, Arapça, Japonca ve sekizden sonra Avrupa dillerinde yazılmış sözcükler geliyor. Onları yarın sıralayacağız. Ancak bu ilk sekizde bana üç eksik var gibi geldi. Bir, Persçe/Farsça, ikincisi İbranice ve üçüncüsü Latince. Bana gelen bilgilerde MS 1000’lere kadar Farsça, İbranice, Finike ve Kartaca dillerinde ve Latince sözlük gözükmüyor. Yanlışımız varsa lütfen aydınlatınız.
Sözlükler, bütün halkların, milletlerin dünya görüşünü, hayat tarzını, gelenek ve göreneklerini görmek ve bilmek için en değerli kaynaklardan biridir. Sözlükler tarihî kayıt olarak geçmişin en büyük tanıkları ve en büyük söz hazineleridir. Her dil için bitmez, tükenmez hazine ve en kapsamlı araştırma alanıdır. Bütün milletlerin hayatında sosyokültürel değişimin, gelişimin izini sürmek için en değerli kaynak sözlüklerdir. Bir dilin bütün sözcük ve deyimlerini veya belli bir alandaki özel sözcükleri ya da belli bir dönemde kullanılmış olan sözcük ve deyimlerini alfabe sırasıyla anlamlarını veren, açıklayan, tanımlayan ya da bir başka dildeki karşılıklarını veren eserlere sözlük denir. Eski dilde sözlük, lügat ya da kamus olarak karşımıza çıkar. Herhangi bir metne ya da kitaba özel hazırlanmış kısa sözlüklere lügatçe/sözlükçe glosary adı verilir. İlk defa sözlük terimi, John Garland tarafından 1225'te kullanıldı. DİLİ ANLA, ÖĞREN, KARŞILAŞTIR Hem anadil hem de yabancı dil olarak dili kullananların, kodlama ve çözümleme safhalarında karşılaştıkları engelleri aşmada, bir başvuru kaynağı olarak sözlükleri kullanıldıkları bilinir. Bunun yanında dilin kendi tarihi içerisindeki gelişimini, değişimini; başka dillerle olan benzerlikleri veya farklılıklarını ortaya koymaya yönelik sözlük çalışmalarının yapıldığını da görebilmekteyiz. Sözlüklerin, gerek içerik gerekse içeriklerin sunumunda, kullanıcıların talepleri doğrultusunda şekillendiğini söyleyebiliriz. Bu şekillenmede teknoloji ve eğitim alanındaki gelişmeler de katkı sağlıyor. Sözlük kullanıcılarının gerek anadili gerekse yabancı dil olarak yeterliliklerini artırmak sözlüğün temel işlevi. Sözlük hazırlayıcılarının, sözcüklerin şekil, anlam, görev ve kullanımları ile ilgili bilgilendirmeleri yanında bazı sözlüklerde kullanıcıları dilin doğru kullanımıyla ilgili yönlendirici bir rol üstlendiklerini görebilmekteyiz. DİL KÜLTÜRÜN TEMELİ Bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Başka bir ifade ile dilin söz varlığı, toplumun tüm kültür geçmişini de bünyesinde barındırır. Dolayısıyla, bir milletin kültürünü tanımak için her şeyden önce o milletin dilinin öğrenilmesi gerekir. Kültürler arası iletişim söz konusu olduğunda sözlükler bir milletin kültürünün aynası, ulusun milli özelliklerini, hayat tarzını yansıtan bir araç görevini üstlenmektedirler. BİR KELİME HER DİLDE FARKLI ANLAMDA Başka bir dili öğrenmekte olan insan, o dili konuşan toplumun kültürel geçmişiyle de karşı karşıyadır. İnsan öğrendiği dili doğru kullanabilmek için hedef dilin taşıyıcısı olan toplumda söz konusu kelimenin neyi çağrıştırdığını ve somut anlamlarının yanı sıra çağrıştırdığı diğer yan anlamlarını da doğru bir şekilde kavraması gerekir. Bu bağlamda tek dilli açıklamalı, ansiklopedik ve etnografik sözlüklerin yanı sıra, özellikle de dili yeni öğrenmekte olanlar için iki dilli sözlüklere de büyük bir görev düşüyor. Sözlüklere olan ihtiyaçların özellikle kültürel öğelerin aktarma/çeviri çalışmalarında daha yoğun hissedildiği görülür. Ancak hedef dile ait kültürel öğeler kaynak dile aktarılırken veyahut bunun tersine bir işlem yapılırken bu öğelerin hedef veya kaynak dilde eşdeğerliğinin bulunup bulunmaması birtakım sıkıntıları da beraberinde getiriyor. DÜNYA TARİHİNDE SÖZLÜK Dünyada ilk sözlüğün nerede, ne zaman, hangi dilde, kim tarafından yazıldığı konusu kesin olarak bilinmemekle birlikte insanoğlunun başka milletlerle ilişki kurma ihtiyacı duyup ikinci bir dil öğrenmeye başladıkları dönemlerde yapıldığı düşünülebilir. Genel olarak sözlük ve sözlük bilim hakkındaki bilgiler, bize kadar ulaşan bilgilerle sınırlıdır. Bizlere ulaşan bilgilere göre, XI. yüzyılda Bawetshi'nin hazırladığı yaklaşık kelimelik Çince sözlüğü ilk yazılı sözlük çalışması olarak örnek gösteriliyor. Tarihte ilk sözlük denemesi olarak 3. bin yılın sonunda Sümer dilini öğrenmek için Akadlar tarafından yapılan üç dilli SümerAkad-Kett kil tabletleri de kabul edilebilir. Diğer yandan miladî yılların başına rastlayan döneme ait olduğu sanılan Grek ve Latin dilleriyle yazılmış Falyarus Falakus adlı, içinde bir takım sözcüklerin anlamlarını açıklayan küçük sözlüklerin varlığından da söz ediliyor. Anlatılanlara göre, Asurlular çivi yazısının yerine alfabetik yazıyı kullanmaya başlayınca zorluklarla karşılaşmış ve 628-622 yılları arasında terk ettikleri eski sembolik kelimeleri toplayıp Ninova'daki Asur Banibal'daki Büyük Kütüphane'de koruma altına almıştı. İskenderiye Müzesinin kütüphanecisi Bizanslı Aristophanes'in II. ve I. yüzyıllarda günümüzdekilere benzer bir sözlük meydana getirdiği de nakledilenler arasında. Doğu dünyasında, özellikle Hint ve Arap coğrafyasında sözlük yapma geleneğinin örnekleri sayılan önemli eserler kaleme alınmıştır. İlk söz edilmesi gerekenlerden biri Farab'lı İsmail Gevheri tarafından kaleme alınan Sihâh adlı Arapça sözlük, ikincisi, Firûzabat tarafından kaleme alınan El Kâmusü'l Muhit adlı Arapça sözlüktür. Türkî dilli halkların miladî yılların başlarına rastlayan dönemlere ait taş tahta, deri ve kaya üzerine küçük çaplı sözlükçe mahiyetinde kelimelerin yazılmış olan belgeler bulundu. Ancak bu alanda daha fazla mesai gerektiren çalışma ve araştırmalara ihtiyaç var. İLK TÜRKÇE SÖZLÜK Divân-ı Lügat-it Türk, Kaşgarlı Mahmut tarafından 11. yy. 'da Arapça olarak kaleme alındı. Bu sözlük Araplara Türkçe öğretmek üzere hazırlanan ilk eser olma özelliği yanında, Türk dili ve kültürü ile ilgili verdiği örnekler ve açıklamalarla ansiklopedik özellikler de taşıyor. 19. yüzyılda baskı tekniklerinin gelişmesiyle sözlük türleri de artar. 1928 yılına kadar eski harflerle basılmış Türkçe sözlüklerin sayısının 250 civarında olduğu bu konuda yapılan çalışmalarla ortaya konuldu. Gerek doğu dünyasında gerekse batı dünyasında eski ve köklü bir sözlük bilimi geleneği olduğunu gösteren önemli belgeler mevcut. Böyle bir geleneğin doğuşunda milletlerarası ilişkilerin ve karşılıklı iletişim kurma ihtiyacının etkili olduğu düşünülebilir. Ancak birçok alanda olduğu gibi sözlük bilimi alanında da en önemli gelişmeler 19. ve 20. yüzyılda yaşandı. BATILILARIN İLK TÜRKÇE SÖZLÜĞÜ Türkçe ile ilgili olarak Batılıların hazırladığı en eski sözlük olarak 14. yüzyılda yazılmış olan Codex Cumanicus kabul edilebilir. Ancak özellikle 19. yüzyılda artan Türkoloji çalışmaları beraberinde Türk dilleri üzerine pek çok sözlüğün hazırlanmasını da sağladı. 20. yüzyıl, yaşayan Türk dillerinin araştırılmasını, eserlerin yayınlanmasını ve çok dilli olarak sözlüklerinin hazırlanmasını kaçınılmaz kıldı. Ayrıca Türkoloji çalışmaları içerisinde yabancı Türkologlar tarafından hazırlanan sözlükler, günümüzde de önemini koruyan çalışmalar arasında. Türk dilinin hemen hemen bütün lehçeleri üzerine hazırlanan sözlükler, o lehçenin söz varlığının ortaya konulduğu hatta kayıt altına alındığı önemli kaynak eserlerdir. BİLİMSEL YÖNÜ SÖZLÜK BİLİM, UYGULAMA YÖNÜ SÖZLÜKÇÜLÜK Sözlük bilimi, batı dillerinde lesikografi lexicograpyh terimi ile adlandırılır. Bu bilim dalı, dilimizde sözlük bilim ve sözlükçülük gibi iki farklı terimle karşılanıyor. Bunun asıl sebebi sözlük bilimin kapsamının ve sınırlarının farklı anlaşılıp yorumlanmasında saklı. Yazım kurallarının bilim insanları tarafından farklı uygulanması sonucu bu terimin sözlük bilimi ve sözlükbilim şeklinde iki ayrı yazımı ortaya çıkmış. Bilim insanları bu alanı adlandırırken sözlük bilimi, sözlük bilim, sözlükbilgisi, sözlükçülük, leksikografi gibi farklı terimleri kullanmayı tercih ettiler. Bu terimin İngilizce biçimi, Türkçe telaffuz kurallarına uydurularak leksikografi şeklinde de kullanıldı. Ortaya koyduğu yöntem ve tekniğiyle sözcükbiliminin alt kollarına veri akışını sağlayan sözlükbilimi, toplumun fertleri tarafından meydana getirilen yazılı metin "corpus" ve sözlü edebiyat ürünlerinin derlenmesi ve taranması sonucu tespit edilen sözcüklerin anlamlandırılması, yazımı ve telaffuzunun belirlenmesi, dil bilgisel analizlerinin ortaya konulması çalışmaları neticesinde ürününü meydana getirir. SÖZLÜK BİLİMİN KONULARI Sözlüğün kuruluşunu, yapısını ve hacminin araştırılması, sözlüğün içeriğini ve türlerini araştırılması, element ve parametrelerin araştırılması, sözlük bilimsel yapının temeli ve bilgisayar destekli ortamda kullanımının araştırılması, alışılmış sözlük malzemesinin araştırılması, sözlük çalışmalarının planlanması ve organize edilmesi araştırılması, sözlükbilim kuram, yöntem, ilke ve kurallarının oluşturulması ve şekillendirilme çalışmaları. SÖZLÜK BİLİMİN İLKELERİ Gönderene yönelme ve görelik ilkesi, ölçünlük/ standartlık ilkesi, ekonomi ilkesi, basitlik ilkesi, yeterlik ilkesi, verimlilik ilkesi, anlamsal aşamada tasvir ilkesi. SÖZLÜK TÜRLERİ Sözlükler, içeriğine ve düzenlenişine göre farklı biçimlerde adlandırılırlar. Bir ya da birden çok dilin söz varlığını işleme bakımından Tek dilli sözlükler, çok dilli sözlükler. Abece Alfabe sırasının esas alınıp alınmamış olmasına göre Alfabetik sözlükler, kavram sözlükleri. Ele alınan söz varlığının niteliğine göre Genel sözlükler ortak dil, yazı dili sözlükleri, lehçebilim sözlükleri, eş anlamlı, eş adlı, ters anlamlı öğeler sözlükleri, yabancı öğeler sözlükleri, tarihsel sözlükler, köken bilgisi sözlükleri, terim sözlükleri, uzmanlık alan sözlükleri, argo sözlükleri, deyim ve atasözleri sözlükleri, anlambilim sözlükleri, sanatçı ve metin sözlükleri, yanlış yerleşmiş öğe sözlükleri, tersine sözlükler. SÖZLÜK BİLİMCİ KİMDİR? Herhangi bir dilin söz varlığını derleyip bir sisteme bağlama işini yapan kişilere sözlükbilimci denir. Sözlükbilimciler, genel olarak bir dilin tanımlanmasına yarayan sözlerin derlemesini, bir sisteme bağlanmasını kullanımını düzenleyen kişilerdir. Bu sözlükbilimcilerin ortaya koyduğu sözlükler genel amaçlı sözlükler ve özel amaçlı sözlükler olmak üzere ikiye ayrılır. Bir veya birden daha fazla konuda uzmanlaşmış olan sözlükbilimciler, ihtisas gerektiren sözlüklerin tasarımını, derlemesini, kullanımını ve değerlendirmesini yapan kişilerdir. TANZİMAT'TAN SONRAKİ SÖZLÜKBİLİMCİLERİMİZ Sözlükçülük tarihinin Tanzimat'tan sonraki seyrini belirleyen temel şahsiyetler Ahmet Vefik Paşa Lehçe-i Osmânî, EbüzziyâTevfik Lugat-ı Ebüzziyâ, Şemsettin Sami Kâmûs-ı Türkî, MuallimNaci Lugat-ı Naci, Mehmet Salahi Kâmûs-ı Osmânî, Ali SeydiResimli Kâmûs-ı Osmânî, Mehmed Bahaeddin Türkçe Lugat,Hüseyin Kâzım Kadri Türk Lugatı Türk Dillerinin İştikâkî ve Edebî Lugatları şeklinde sıralanabilir. Bu ilk modern sözlük yazarlarına dikkatle bakıldığında hemen hepsinin birden fazla dil bildikleri, çok yönlü-bilgili âlim şahsiyetler oldukları, gayretli/çalışkan olma nitelikleriyle temerküz ettikleri görülür. ANSİKLOPEDİK SÖZLÜKLER İlk sözlüğü kimin hazırladığı ve hangi dilde olduğu konusunda kesin bilgilere sahip değiliz. Bu konuda genel kabul, İskenderiye Müzesi Kütüphanecisi Aristophanes'in 257-180 hazırladığı eserin ilk sözlük olduğudur. Bundan başka İskenderiyeli Pamphilus'un daha önceki çalışmalarından yararlanarak oluşturduğu 95 kitaptan oluşan Yunanca sözlük ile Latinler'de Marcus Verrius Flaccus'un sözlüğü ilk sözlükler arasında sayılıyor. Latince'de "sözlük" anlamındaki "dichtionnorium" kelimesi, Kostanz piskoposu Salomon tarafından IX. Yüzyıl'da ansiklopedi anlamında kullanılmıştır. Günümüzde genel çerçevede sözlükler ansiklopedik ve filolojik olarak ikiye ayrılarak inceleniyor. Ancak, Türkiye'de yapılan sözlük çalışmalarında ne yazık ki bu ayrıma özen gösterilmeden sözlükler hazırlanmakta. TANIMLAR MANTIKSAL DEĞİL SÖZLÜKSEL OLMALI Sözlükbilimlerin tanımlanmasında karşılaşılan temel ikilem; mantıksal tanımlama ile sözlüksel tanımlama arasında kalınmasıdır. Sözlüksel tanım; kavramın anlamsal içeriğine odaklanırken, mantıksal tanım; kavramın gerçeklikle olan ilgisine yönelir. Genel kullanıcının hedef kitle olarak seçildiği sözlüklerdeki tanımların mantıksal değil sözlüksel olması gerekiyor. Bir sözcüğün tanımlanmasında her zaman tek bir yönteme başvurulmaz. Bazı durumlarda sözcükler arasındaki anlam ilişkilerinin analitik ve sentez yoluyla yapılan tanımlarla iç içe yer aldığı görülür. Sözcük eşleştirmeye dayalı word-match tanımlama da; sözlüklerde en sık kullanılan yöntemlerden birisidir. Sözcükler arasındaki eş anlamlılık synonymy, zıt anlamlılık antonymy, alt anlamlılık hyponymy ve parça-bütün meronymy gibi anlam ilişkileri de sözcüklerin anlamlarının belirlenmesinde ve tanımlamada önemli bir etkendir. Kavram; eş, yakın, karşıt anlamlılarıyla tanımlanma yoluna gidilir. Burada, özellikle, tanımlanan sözcükten daha basit veya daha yaygın olarak kullanılan sözcüklerle tanımlama ilkesi önemlidir. Bu tür tanımlara analitik yapılarla kolayca tanımlanamayan, soyut sözcüklerin tanımlanmasında başvurulur. Sonuç olarak; bu tanım türünün anlamsal bir kısırdöngüye circularity yol açarak kusurlu tanımların ortaya çıkmasına neden olabildiği tespit edildi. ÇOK DİLLİ BİR SÖZLÜK TERCÜMÂNU'L-LÜGÂT Özellikle de Tanzimat Dönemi ile birlikte Osmanlı Coğrafyasında çok sayıda çok dilli sözlük hazırlanmış ve basılmıştı. Bu sözlüklerin büyük bir bölümünü Arapça-Türkçe, Farsça-Türkçe ve Arapça-Farsça-Türkçe sözlükler oluşturdu. Bu tür eserlerin gün yüzüne çıkartılması ile devrinin sosyal ve kültürel özellikleri, söz konusu dillere ait kelime serveti, dillerin benzerlikleri ve farklılıkları günümüze taşınacak ve medeniyetlerin düşünce dünyaları, aralarındaki yakınlıklar ve farklılıklar daha kolay anlaşılacaktı. Bu sözlüklerden biri de Nazım b. Muhammed tarafından yazılmış olan Tercümanü'l-Lügat adlı sözlük. Kendinden önce yazılmış çok dilli sözlüklerle usul ve yazım özellikleri bakımından benzerlik göstermesi yanında belirgin farklılıklara da sahip. Eser 2 cilt ve toplamda 995 sayfadan oluşmakta ve çok dilli sözlük tarihi açısından büyük değer taşımaktadır. Asli dil Türkçe olmakla birlikte eser, Arapça'dan Türkçe ve Farsça'ya, Farsça'dan Türkçe ve Arapça'ya ve Türkçe'den Arapça, Farsça ve Türkçe'ye tercüme şeklinde hazırlamış ve kelimelerin üç dildeki karşılıkları verilmeye çalışılmış. Arap sözlük geleneğine uygun olarak hazırlanmış olsa da daha önce hazırlanan sözlüklerden farklı olarak kelimelerin ilk iki harfine göre sıralanmış ve her üç dile ait kelimeler aynı sayfada ve birbirinden bağımsız üç sütunda verilmiş. Bu sebepledir ki her üç dilin madde başları ayrı ayrı gösterilmiş. Birinci cilt başına yazılmış olan "ihtar", "kaide" ve "tarif" başlıklı kullanım kılavuzu ve fihrist ile meraklılarına daha rahat bir kullanım sunmak amaçlanmıştır. "TARİHÎ SÖZLÜK" Türk sözlük tarihiyle ilgili bugüne kadar çok sayıda araştırma yapıldı. Ancak tarihî sözlükbilimi alanıyla ilgili kuramsal çalışmalar henüz yeterli değil. Hangi sözlük tarihî sözlüktür, tarihî sözlükbilimi alanı hangi sözlükleri ele alır sorularının yanıtı henüz netleşmedi. Kaynaklar araştırıldığında Batı alan yazınında da aynı karmaşa göze çarpıyor. Sözlükbilimi araştırmalarında, tarihî sözlükler bugüne ışık tutan önemli metinlerdir ve aynı zamanda Türk sözlük tarihinde çok sayıda eser farklı açılardan araştırılmaya hazır hâlde beklemektedir ancak bu sözlüklerle ilgili öncelikle temel soruların yanıtlanması gerekir. TÜRKÇEDE BATI KÖKENLİ KELİMELER SÖZLÜĞÜ Tarihin her döneminde diller arasında çeşitli ilişkiler olmuştur. Türk dili de izlenebildiği en eski çağlardan beri komşu dillerle etkileşimde bulundu. Günümüz Türkiye Türkçesi söz varlığında bulunan alıntı kelimelerin en büyük bölümü Farsça ve Arapça unsurları. İkinci büyük bölüm ise özellikle 19. yüzyıldan beri yoğunlaşan Fransızca kelimelerdir. 20. yüzyılın başlarından itibaren ise bütün dünyada olduğu gibi Türkçede de İngilizce unsurlar artmaya başladı. Türkçedeki Batı kökenli kelimelerin sözlükleri de yapıldı. Ali Seydi'nin 1910 yılında yayımlanan Lisân-i Osmanîde Müstamel Lugât-ı Ecnebiyye adlı eseri bunların ilkidir. Cumhuriyet döneminde ise Mustafa Nihat Özön'ün 1962'de yayımladığı Türkçe-Yabancı Kelimeler Sözlüğü bu konudaki en temel kaynaklardandır. Türkçenin bazı sözlüklerinde de kelimelerin kökeni/kaynağı gösterilmiştir. "Sözlükçülükte alıntı kelimeler için prensip, o kelimenin ilk yaratıldığı dilin değil de ilgili dile alınmasına aracılık eden dilin belirlenmesidir." Prensip bu olmakla birlikte her zaman bütün sözlüklerin aynı derecede başarılı tespit yaptığını söylemek de zor. Hatalar bunlardan ibaret değil. Türkçe sözlüklerde bazı kelimelerin kaynağı hâlâ 'Amerikan yerli dilleri' olarak gösterilmekte. Oysa Türkçenin o dillerle doğrudan ilişkisi hiç olmamıştı. TDK SÖZLÜK HAZIRLIYOR Birçok yanlışlık ve eksikliğin olduğu bu konuda bir sözlük hazırlanması için Türk Dil Kurumu 2004 yılında Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın'ın başkanlığında Prof. Dr. Recep Toparlı, Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Prof. Dr. Mustafa Öner, Prof. Boz, Prof. Dr. Hatice Şirin User, Doç. Dr. Özkan Öztekten, Yrd. Doç. Ay ve Yrd. Doç. Dr. M. Yasin Kaya'dan oluşan Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü Çalışma Grubunu kurdu. Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü, 2014 yılında kitap olarak yayımlandı. Kitabın girişinde sözlüğün hazırlanış amacı, prensipleri, uygulanan yöntem vs. örneklerle açıklandı. Oradaki bilgilere göre 95 yazarın 439 kitabından tarama yapılmış ve taranan malzeme değerlendirilerek 6634 madde başından oluşan sözlük meydana getirilmişti. Kelimelerin birden çok anlamı varsa onlar da numaralandırılarak maddenin içinde gösterilmiş. Her kelime ve anlamı için 439 kitaptan taranan örnek cümle verildi. TDK YABANCI SÖZLÜKLERLE MÜCADELE İÇİNDE TDK'nın 2011 yılında 11. baskı olarak yayımladığı Türkçe Sözlük'teki sözlük içi gönderimler, sözlük yazarlarının yabancı sözcüklerle mücadelesini somut bir şekilde ortaya koyuyor. Sözlük, temel görevini yerine getirme yanında, dile yeni sözcükler kazandırma, yabancı sözcükler yerine Türkçe karşılıklarını yaygınlaştırma görevini de üstlendi. Yazı dilinde görülen ve Türkçenin fonetik imla düzenine uygun olmayan bu sözcükler üzerinde, son baskıya kadar, yeterince üzerinde durulmaması hatta göz ardı edilmesi dolayısıyla sözlük kullanıcılarının yönlendirilememesi ve bu sözcüklerin sözlükte gösterimi ile ilgili bir düzenin oluşamaması, söz varlığımız açısından ve Türk sözlükçülüğü açısından sorunun büyümesine neden oldu. 11. baskıda yapıldığı gibi, bu tür sözcüklerin yazı dilinde göründüğü şekilde madde başı yapılması, önerilen sözcüğe yönlendirilmesi ve sözlük kullanıcıları tarafından gönderimlerdeki maksadın kavranması, sorunun çözümüne katkı da bulunacak. Sözlük içi gönderimlere, yabancı sözcüklerle mücadele yanında, kullanıcısının sözlükten azami ölçüde yararlanmasına yönelik olarak da başvurulması gerekiyor. Aranılan sözcük ile ilgili farklı boyutlardaki ilişkileri göstermek amacıyla kullanılan sözlük içi gönderimler, sözcük ile ilgili dil yeterliliği düşük düzeyde olan kullanıcıların sözlükteki diğer sözlük maddeleri ile ilişki kurabilmesini sağlamaktadır. Bunun için sadece yönlendirmeye yönelik olarak kullanılan bkz'lı gönderim unsurları yanında içerikli sözlük içi gönderimlere de başvurulması yararlı olacaktır. SÖZLÜKLERDE SÖZCÜK TÜRLERİNE YER VERİLMELİ Mİ? Türkçe Sözlük, bir sözlüksel birimi yazdıktan hemen sonra o sözcüğün türünü kısaltmaları ile yatık yazarak vermektedir. Örneğin, "güzel sf." TDK, 2005 818."Sözlükte acaba kaç sözcük türüne başvuruldu?" sorusunun uyandırdığı merakla baktığımız Kısaltmalar Bölümü'nde ise bağ. bağlaç, e. edat, is. isim, sf. sıfat, ünl. ünlem, yar. yardımcı fiil, zf. zarf ve zm. zamir TDK, 2005 XIX-XX olmak üzere sekiz 8 sözcük türünün belirtildiğini görmekteyiz. Kısaltmayla belirtilmeyen ancak madde başı yapılırken hep [-mAk] ekiyle verilen fiiller de ilave edilirse sözlükte belirtilen sözcük türü sayısı 9'a ulaşır. Buradan anlaşılıyor ki, sözlükte belirtilen sözcük türü, bir 'kavramı karşılama' durumlarına göre değil; de, 'cümle içinde kullanım'larına göre sözlüğe girmiş. Bir sözcüğün 'kavramı karşılama' durumu cümle öncesi bir durumdur ve daha çok 'dil'i language ilgilendirir. Sözcüğün 'cümle içinde kullanımı' ise 'dil' ögelerinin 'söz' Parole biçimleridir. Bir kavrama bağlı olan sözcüğün 'öz nitelikler'ine bağlı olarak 'söz' anlamına gelen 'cümle'ye bağlı olmaksızın isim, fiil ve edat genel bir tür sınıfından bahsedilebilir; ancak, sözlüklerde bir sözcüğün 'cümle içinde kullanım'larını esas almak anlamına gelen sözcük türlerine yer verilmemeli; belki, sadece metne girdiğinde hiç değişmeyen türler belirtilmelidir. ESER SÖZLÜKLERİ Eser sözlükleri genellikle Kur'an-ı Kerim gibi kutsal kitapların, daha sonra ise kutsal kitaplara ek olarak ünlü mutasavvıfların veya şairlerin dinî, tasavvufî, edebî eserleri üzerinde yapılmış olan sözlükleri ihtiva ediyor. Şahıs ve metin sözlükleri, ele alınan metnin, hitap edilen okuyucu kitlesi tarafından daha iyi anlaşılması, yorumlanması ve anlaşılması güç yerlerinin halkın daha kolay kavraması maksadıyla hazırlanmış. Bu minval üzere Türk edebiyatında Kur'an-ı Kerim üzerine yapılan tercüme ve sözlükler ile Mevlana'nın Mesnevi'si üzerine Şahidî'nin hazırladığıTuhfe-i Şahidî'yi örnek olarak verebiliriz. SÖZLÜKLER VE KALIPLAŞMIŞ DİL BİRİMLERİ Sözlükler, bir dilin söz varlığında bulunan sözcükler ve kalıplaşmış dil birimlerineatasözü, deyim, ikileme, birleşik ve kalıp sözler yer verir. Türkçe sözlük çalışmalarında hem 'sözcük' hem de 'kalıplaşmış dil birimleri' birer sözlük bilim terimi olarak yeterince irdelenmiş ve bütün yönleriyle açıklığa kavuşturulmuş terimler olarak kabul etmek zordur. Bu terimlerin kullanımıyla ilgili sorunlara sözlükler ve alan araştırmalarında sıkça rastlanıyor. RADLOFF'UN "TÜRK AĞIZLARI İÇİN SÖZLÜK DENEMESİ" Rus Doğu bilimci Wilhelm Radloff, Altay ve Batı Sibirya Türkleri arasında dil, etnografya ve folklor materyallerini toplayarak "Aus Sibirien" Sibirya'dan adlı eserini yazar. Daha sonra Radloff "Vergleichende Grammatik der nördlichen Türksprachen" Kuzey Türk Ağızlarının Karşılaştırmalı Dilbilgisi adlı eserinin "Phonetik der nördlichen Türksprachen" Kuzey Türk Ağızlarının Fonetiği bölümünü kaleme alır. 1884 yılından yaşamını Petersburg'da devam ettiren Radloff 1911 yılında, elli yıl önce yazmaya başladığı ve en önemli eseri olan "Türk Ağızları İçin Sözlük Denemesi" "Opyt slovarya tyurkskih nareciy" çalışmasını yayınlar. Dört ciltten oluşan ve birçok Türk lehçesini bir araya getiren "Türk Ağızları İçin Sözlük Denemesi" günümüzde de Türk dili araştırmacılarının sık sık kullandığı bir kaynaktır. MANZUM SÖZLÜKLER Manzum sözlükler ve manzum sözlük şerhleri, Osmanlı döneminde bugünkü ilköğretim seviyesine denk gelen çocukların Türkçe kelimelerin Arapça ve Farsça karşılıklarını öğrenebilmeleri için kaleme alınmış eserlerdir. Bu yönüyle bu eserler, araştırılıp incelenmesi gereken kıymetli eserlerdir. Manzum sözlük geleneğinin Anadolu'daki ilk örnekleri Arapça-Farsça olarak karşımıza çıkıyor. Anadolu'da yazılmış ilk Farsça-Türkçe sözlük "Tuhfe-yi Hüsâmî"dir. Eser Hüsam b. Hasan el-Konevî tarafından 802/1399-1400 yılında kaleme alınmış. Bu geleneğin son örneği ise Üsküdar Mevlevihanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'in 1924 yılında yazdığı "Tuhfe-yi Remzî" isimli eseri. Manzum sözlük geleneğinin, kendilerine yapılan şerhlerin ve akademik çalışmaların çokluğu yönüyle, en önemli eserlerinden ikisi ise; Sünbül-zâde Vehbî'nin 1798-1909 yılları arasında basılan Tuhfe-yi Vehbî'si ve Şâhidî İbrahim Dede'nin 1848-1867 yılları arasında İstanbul'da basılan Tuhfe-yi Şâhidî'sidir. Bu eserler Türkçe-Farsça manzûm sözlükler arasında yer alıyor. BİR MODERN SÖZLÜK ÖRNEĞİ TAKMA ADLAR SÖZLÜĞÜ Türk edebiyatında modern sözlük ihtiyacını bilinçli bir şekilde ilk defa dile getiren aydınlardan biri Namık Kemal'dir. Gazete ve dergicilik faaliyetlerinin toplumdaki yeri ve önemi arttıkça yeni yeni ihtiyaç ve kavramlar ortaya çıkar. Bazen kişisel tercihler bazen zorunluluklar, gazetelerde, dergilerde, hatta kitaplarda eski mahlas anlayışının devamı olarak düşünülebilecek takma ad kullanımını gittikçe yaygınlaştırır. Takma ad kullanımının yaygınlaşması modern edebiyat araştırmalarında takma ad tespiti yapmayı edebî çalışmaların zorunlu öncüllerinden biri haline getirir. KÂMÛS-I OSMÂNÎ Kāmûs-ı Osmânî, dönemine göre Osmanlıca sözlüklerin en gelişmişi olup yaklaşık madde başı içeriyor. Kâmûs-ı Osmânî, dönemindeki Osmanlı Türkçesinde kullanılan Arapça, Farsça, İtalyanca, Fransızca, Rumca, Yunanca, İngilizce, İspanyolca vb. dillerden geçen yabancı kelimeleri içermesi bakımından Osmanlı döneminde düzenlenmiş en iyi ve en geniş "yabancı kelimeler sözlüğü"dür. Sözlük yazımında en önemli husus, sözlüğü yazılacak dilin sözvarlığının tespit edilmesi işidir. Kâmûs-ı Osmânî, dönemindeki Osmanlı Türkçesinin söz varlığında yer alan yabancı kelimeleri ve bunlarla oluşturulan birleşikler, deyimler, ikilemeler, ilişki sözlerikalıp sözler, kalıplaşmış sözler ve terimleri madde başı ve madde içi düzeyinde en geniş biçimde yansıtmaya çalışmış. Mehmed Salâhî, Kâmûs-ı Osmânî'de tarihî Türk nazmı ve nesrinde kullanılan Arapça ve Farsça kelimeleri ve birleşikleri çok iyi bir biçimde derleyebilmiş, sözlüğe aldığı madde başlarını ve iç maddelerini de Osmanlı edip, şair ve yazarların tarihî, edebî eserlerinden getirdiği seçkin şiir ve nesir örnekleriyle çok iyi tanıklayabilmiş. Bu durum, Kâmûs-ı Osmânî'sinin en önemli özelliğidir. Bu özellikleri bakımından Kâmûs-ı Osmânî, çok iyi bir edebiyat sözlüğü ve bir başvuru kaynağı durumunda. Sözlük, pek çok madde başı açıklamasında kimi zaman sözcüğün yazımı, etimolojisi, dildeki kullanımı, kullanım sıklığı, kimi zaman bir eser ve yazarı hakkında, kimi zaman bir yer adı, pek çok varlığın özelliği, faydaları, kullanım ve tüketim biçimi hakkında açıklamalar yapmış ve ansiklopedik bilgiler vermiş. Bununla birlikte Mehmed Salâhî, Kâmûs-ı Osmânî'ye aldığı kelimelerin kelime türlerini belirtmemiş, Arapça kelimelerin kalıplarını ve cinsiyet kategorilerini göstermemiş. TEMATİK SÖZLÜKLERİN KAPSAMI Leksikoloji tarihinde köklü bir yere sahip olan tematik sözlükler, söz varlığı incelemelerinde dünya bilgisinin analiz edilebilmesi yönüyle önemli bir yere sahiptir. Toplumsal ilişkilerin siyasi veya dinî yönlerden başladığı tarihî dönemlerden itibaren 'öteki'nin dili ve buna bağlı olarak 'dünya bilgisi' merak konusu olmuş ve sözlük çalışmalarını teşvik eden bir güç olmuştur. Öteki ile olan ilişkilerin siyasi ve dinî düzleme taşınması ve bu çalışmaların daha fazla hız kazanmasıyla yeni sözlükler meydana getirilmiştir. Gramerlik farklılıkların yapay kategoriler oldukları düşünülürse; geriye kalan söz varlığı bir dilin dünya ilişkisini gösteren temel ve somut materyaller olduğu da hiç kuşkusuz kabul edilecektir. Tematik sözlükler açısından önemli bir diğer sorun ise, bu sözlüklerin belli bir alan sözlükleri mi yoksa kavram alanı sözlükleri mi olduğudur. Bu açıdan da ''tematik' adlandırması yerine başka bir terim kullanılabilir mi sorusunun yanı sıra tematik sözlüklerin alanı, kapsamı boyutu ve işlenişi de ele alınması gereken konulari çerisindedir. Nitekim tarihî sözlüklerin bir kısmının Memlûk sahası Kıpçak sözlükleri gibi çeşitli sahalara ait olmasının yanında bazı tematik gruplandırmalara yer vermesi, bu sözlüklerin günümüz sözlükçülüğünden farklı olarak menşe itibari ile çok daha eski olduğunu gösterecektir. SIRA DIŞI BİR SÖZLÜK ÖRNEĞİ Kişisel ihtiyaç sonucu alınan notlar aracılığı ile oluşturulan bir sözlük; Reşat Ekrem Koçu'nun Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü üzerinde duruluyor. Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü'nde madde başlarındaki tanımlamalar ve yapılan örneklendirmelerin alışılagelen sözlükçülük geleneğinden farklı olması dikkat çekici. Dolayısıyla sadece müracaat için değil, başından sonuna yazarının izlerini sürmek için de okunabilir. Zira Reşat Ekrem Koçu, sözlüğüne kendisinden epeyce iz bırakmış. MUKADDİME VE PİYALE ÖNSÖZÜ'NDEN TÜRKÇE'DE DUYGU SÖZLÜĞÜ İbrahim Şinasi'nin Mukaddime'si ve Ahmet Haşim'in Piyale Önsözü'nde, metinlerdeki Arapça ve Farsça kökenli sözler, bir program ile deney kullanıcısından olumlu, olumsuz ve yansız olma ile uyandırdığı duygular bakımından kaydedilerek metnin tamamının duygu içeriği incelendi. Hazırlanan Duygu Şablonu uygulamasından yola çıkarak kullanıcıların metinlerdeki Arapça ve Farsça kökenli kelimlere yönelik algısı hakkında da fikir sahibi olundu. OKUL ÖNCESİ VE OKUL ÇAĞI SÖZLÜKLERİ Okul öncesi ve okul çağı yaş gruplarına ve öğrenim düzeylerine yönelik olarak hazırlanan Türkçe sözlüklerin söz varlığının belirlenmesi, tanımlamaları, tanıklamaları bugüne kadar pek de üzerinde durulmayan bir sorun. Bu sözlüklerin Türkçede adlandırılmasında kullanılan ilk sözlüğüm, ilk bin sözcük, ilkokul sözlüğü, ilköğretim sözlüğü, ortaokul sözlüğü, okul sözlüğü gibi adlar birer eser adı olarak görülse de bunlar sözlük biliminde belirli karşılıkları bulunan terimlere dayanıyor. Bu terimler yalnızca sözlük adlandırmalarında ve türlerinde değil söz varlığının belirlenmesinden hedef kitleye, sözlüğün kullanılış amacından hazırlanış yöntemine kadar çeşitlilik gösteriyor. Bu alandaki sözlük türleriyle ilgili Türkçe ve İngilizce terimler karşılaştırılarak bu terimlerden birbiriyle örtüşenler ve örtüşmeyenler değerlendirilmiş, terimlerden yola çıkarak sözlük türlerinin kapsam ve nitelikleri üzerinde durulmuş. Okul öncesi ve okul çağı yaş gruplarına ve öğrenim düzeylerine yönelik sözlüklerin söz varlığı kapsamı, tanımlama, tanıklama, örneklendirme ile ilgili terimler ve yöntemler de inceleme konusu oldu.
türkçenin önemli sözlükleri ve yazarları